Çanakkale-Aleksandria Troas-Parion : 15-16 Eylül 2018

15-16 Eylül günlerinde yine bir Dernek gezimizle Çanakkale ve çevresindeydik: UNESCO Dünya Mirası TRUVA, Büyük İskender’in kenti ALEKSANDRIA TROAS, antik çağda mimaride yenilikçi bir yaklaşım örneği APOLLON SMINTHEION KUTSAL ALANI, keşfedilmeyi bekleyen bir güzel: PARION ANTİK KENTİ ve Çanakkale: Nusret Mayın Gemisi, Kent Müzesi, tarihi Saat Kulesi, Aynalı Çarşısı. Hepsini iki güne nasıl sığdırabilmişiz?

Truva her ziyaretimizde genişleyen alanı, açılan yeni bölgeleri ve düzenlemeleriyle her zamankinden daha etkileyici! Dünyada en çok tanınan 10 kültürel mirastan biri olan Truva’yı görmeyenimiz yoktur diye düşünüyorum. 3000 yıllık kesintisiz yaşamın katman katman gözlemlenebilmesi müthiş bir olgu!  Hele bşr yenilenmiş köşe vardı ki 12 yaşam katmanını gözler önüne seriyordu. Yüzyıllar 10-12 metre boyutunda bir anıt gibi karşımızda duruyordu. Kimler, neler, nasıl yaşadılar !!! Bu kez,Truva’yı yüzlerce Japon misafirimizle paylaşarak gezmek te bize bir başka keyif verdi. Sayamadık ama,  galiba 20’ye yakın turist otobüsü otoparkı doldurmuştu. 

İmparatorların tercihi, Büyük İskender’in kenti Aleksandria Troas, henüz tamamı gün yüzüne çıkarılmamışsa da (ören yerindeki kazılar devam ediyor) tek kelime ile şimdiden muhteşem görünüyor: Planlı sistemle kurulmuş bir antik kent, bir liman kenti düşünün: tapınakları, stadyumu, çeşmesi, taş döşeli caddesi, tiyatrosu, gymnasyumu, su yolu ve limanı ile döneminin çok önemli ve zengin bir kenti imiş.Kentin çevresini yaklaşık 8 km uzunluktaki bir surun çevirmesi boşuna değilmiş! İmparatorlar başkent te yapmak istemişler ama rakibi İstanbul’muş!

Apollon Smintheion Kutsal Alanı,Aleksandria Troas’ın kült alanı ve antik çağda, mimaride, yenilikçi bir yaklaşım sunuşu ile dikkatleri çekiyorsa da bir başka özelliği daha var: Apollon Smintheion (Farelerin Efendisi) Truva Savaşlarının başlangıcında önemli bir rol oynayan tanrıdır. Iliada Destanı’na göre, savaş başladığında  Tapınağın rahibi olan Khryses’in kızı Agamemnon tarafından esir alınıyor. Agamemnon, Khryseis’i babasına vermeyi reddedince rahip, Apollon Smintheion’a yalvarıyor, o da rahibin dileğini kabul edip Akhalar’a farelerle veba salgını gönderiyor. Truva Savaşı’nın gidişine önemli etkiler yapan bir salgın. Bugün, Tapınağın merdivenlerine yerleştirilen fareler ambiansı tamamlıyor.

ANADOLU’NUN AZ BİLİNEN KÜLTÜR HAZİNELERİNDEN BİRİ OLAN PARION’la 16 Eylül’de, Çanakkale İli, Biga İlçesi, Kemer Köyü’nde  tanıştık. PARİON,un, Marmara Denizi’nin güney kıyısında konumlanmış bu Troas kentinin görkemi ve sakladığı potansiyeline hayran olduk. M.Ö. 709’da tarih sahnesinde yerini alan Parion’un, isminin kökenini merak ettik;  bu konudaki üç görüşten birisine göre kentin ismi Truva prensi Paris’ten kaynaklanıyor  ve Paris’in şehri anlamına geliyormuş .

Parion, Peloponnessos Savaşları’nda Atinalılar’ın tarafında yer almış; daha sonra (M.Ö. 387’de) Pers egemenliği altına girmiş. Büyük İskender’in M.Ö. 334’te Persler’i Granikos Savaşı’nda yenmesiyle Anadolu’da yeni bir dönem başlamış. Bu yöreler bu nedenle bir başka önem taşıyor. Sonra kent, Roma dönemini yaşamış, bir ara Bergama Krallığı’na bağlanmış, M.Ö.133’te Kralı III. Antiokhos’un ölmüyle tekrar Romalılara bırakılmıştır. Parion, Bizans Dönemi’nde de önemini yitirmemiş,  önemli bir piskoposluk merkezi olmuş.  Roma döneminde iki kere koloni kenti olarak ilan edilen Parion kazandığı bu statü sayesinde hızla zenginleşmiş, özellikle mimari faaliyetler de hız kazanmış.  Kentin en göze çarpan yapılarından biri olan ve M.S. 2. Yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen tiyatronun mimari bezemeleri ve kabartmaları da bunu doğrular nitelikte. 

Tarihte ilk defa Herodot ve Ksenophon daha sonra da Strabon’un bahsettiği Parion’da ilk bilimsel kazılara 2005 yılından itibaren kentin güney nekropolünde başlanmış. Daha sonraki yıllarda çalışmalar, Roma Tiyatrosu, Roma Hamamı, Yamaç Kapısı, Odeion, Hellenistik Kule ve Sondaj Yapısında da sürdürülmüş.

Hiç ortasından sur geçen tiyatro gördünüz mü? Ya da duydunuz mu? Biz gördük. Müthiş bir şey! Parion Tiyatrosu, kent merkezi olduğu düşünülen çanağın batı tarafında inşa edilmiş. Büyük Roma Hamamı’na çok yakın, Agora, Yamaç Hamamı ve Odeon gibi diğer yapılara çok uzak olmayan bir konumda. Topoğrafik özellikler düşünüldüğünde, kentin en uygun yerine inşa edilmiş ama kentin savunulması gereksinimi ağır basınca kent alanını küçültmek istemişler ve kalın bir duvarla kenti çevrelemişler, bu duvar da ttiyatronun ortasından, skene’den geçivermiş. Tiyatronun kaveası çalılıklar altında, bütün sıralar parça parça yerlere yuvarlamış. Bir çok parça kaybolmuş. En hazini de kaliteli kireç yapmak için bu parçaların götürülüp yakılmış olması… Yamaç Hamamı, konumu nedeniyle bu isimle anılıyor. Gelir düzeyi daha yüksek Parionluların tercih ettiği bir hamammış. Hamamların tabanlarını süsleyen mozaikleri göremedik: korunmaları için 15 cm kalınlığında beyaz çakıl taşları ile üzerleri örtülmüştü. Parion’u bu kadarcık anlatımla gözünüzde canlandırmak mümkün değil. Gidip görmek lazım. Zaten, kazı çalışmalarının ve bilimsel araştırmaların uzun yıllar sürmesi bekleniyor. Bu demektir ki toprağın hala sakladığı, bizi şaşkınlık ve hayrete düşürecek güzellikler her yıl biraz daha gün ışığına çıkarılacak. Öyleyse gidelim, görelim, destek verelim!

Bu müthiş ören yeri UNESCO Dünya Miras Alanı olmalı, ama bunun için de çalışmaların başlatılması gerekiyor. Dernek olarak, gencecik kazı ekibinin üyeleriyle bir ön toplantı bile yaptık ve yardım ve desteğe hazır olduğumuzu söyledik. Çok güzel oldu!

Bilge Akcan