Sagalassos ve Kibyra

PİSİDİA’NIN SAKLI MİRASLARI : SAGALASSOS VE KİBYRA

11 Mart 2017 günü , Sabiha Gökçen havalimanı’nda 14 kişilik grubumuz la ,V.yüzyılda Anadolu’nun güney batısında , Pisidia olarak tanımlanan bölgede yaşamış olan uygarlıklara ait antik kalıntıları ve eserleri görmek üzere proğramlanan gezimize başlamak üzere toplandık.Yaklaşık 1 saat 15 dakikalık uçuş sonrası ulaştığımız Antalya’dan otobüsümüze transfer olduktan sonra gezimizin ilk durağı olan Kremna Antik Kenti’ni ziyaret etmek üzere Burdur’a doğru yola çıktık .

 
 
 
 
 
 

KREMNA ANTİK KENTİ

Burdur’un 60 km güneydoğusunda bulunan Bucak ilçesine 15 km uzaklıktaki Çamlık köyü yakınlarında olup, 1874 yılında keşfedilip,1970 yılında kazı çalışmaları başlayan Antik kent , bir tepede ve deniz seviyesinden 1000 m yükseklikte bulunmaktadır.

Kalıntıların bulunduğu bölgeye otobüsle gitmek mümkün olmadığından , yaklaşık yarım saat süren bir yürüyüş sonucu ulaşabildiğimiz Kalıntıların bulunduğu tepeye vardığımızda , kendimizi aksu çayı’nın geçtiği vadiye bakan , muhteşem manzarası ile bir uçurum kenarında bulduk.

Böylece kentin antik adının yunanca da , niçin Uçurum anlamına geldiği anlaşılmış oldu.

Kremna Antik Kenti ,Pisidia’lılar tarafından kurulmuş olup,bilinen ilk halkı Solmoslular dır. muhteşem kalıntılara sahip Kremna ‘da yapıların çoğu iki küçük vadi ,forum ve bazilika ile iki vadinin ortasında bulunmaktadır. Kent tarih boyunca bir çok medeniyetin hakimiyetine girmiş olup , En parlak dönemini MS.2.yzl.da yaşamıştır.

Tiyatro tepenin yamaçlarında ,Stoa ve doğusunda Gymnasium ile birlikte kurulmuştur. Bu antik kenti diğerlerinden farklı kılan özellik ,Izgara planlı bir mimariye sahip olmasıdır.Kazılar sonucu Bazilika,Exsedra,kütüphane,tiyatro ve anıtsal çeşme başta olmak üzere bir çok kalıntı gün ışığına çıkarılmıştır.Kremna antik kentte bulunan 9 mermer heykeli ve sikkeleri Burdur müzesinde sergilemektedir.

SAGALASSOS

Kremna ziyaretimizi tamamladıktan sonra , UNESCO Geçici Dünya Miras Listesi’nde yer alan Sagalassos Antik kentini ziyaret etmek üzere Ağlasun istikametine doğru yola çıkıyoruz. Tarihi M.Ö.3000 yıllarına dayanan Sagalassos Pisidia kentlerinden en önemlisi olup , Büyük İskender’in kanlı bir savaş sonucu ele çeçirdiği şehir daha sonra görkemli yapılarla süslenerek her açıdan güçlenerek , pisidia’nın birinci kenti olarak anılmıştır. Kentin tarihinde 3 dönemin etkili olduğu görülmektedir. Helenistik Dönem : Büyük iskenderin fethi ile başlayan dönem ( M.Ö. 6-1 yüzyıl arası ) Pagan Roma dönemi : Roma imparatorluğu hakimiyeti ( MS.124-132) Hristiyan Roma dönemi : Hristiyanlığın Resmi Roma dini olduğu dönem (MS.4-5 yüzyıl). Altıncı ve Yedinci yüzyıllarda yaşanan üç olay Sagalassos’un zayıflamasına ve yok olmasına sebeb olmuştur. Yaşanan depremler , MS.541-542 de veba salgını ve kuraklık ve 13.yüzyılda
Selçukluların anadolu’daki hakimiyetleri sonucu kentin terk edilmesinin ardından , kentin harabeleri İlk olarak 1706’da Fransız gezgin Paul Lucas tarafından keşfedilmiş olup , Sagalassos’taki arkeolojik kazılar, 1989’dan bu yana yürütülmektedir. UNESCO Geçici Dünya Miras Listesi’nde yer alan antik kent, aynı zamanda Roma’nın beş önemli seramik üretim merkezinden biri olma özelliğini taşıyor.

Sagalassos, hamam, agora, seramik üretim merkezi, tiyatro, Neon Kütüphanesi, Antoninler Çeşmesi, meclis binası, kilise ve heroon (kahramanlar için yapılan yapı) gibi pek çok yapıyı bünyesinde barındırıyor.

Bazen yağmur ,bazen kar yağışı ile süren gezimizin İlk günün sona erdiğinde konakladığımız Sagalassos Lodge Resort hotel , tam bir dinlenme ve keyif yeri oldu. Şömine kenarında kar yağışını izleyerek şaraplarımızı yudumladığımız saatlerde tüm yorgunluğumuzu unutmuştuk.

KİBYRA

Gezimizin ikinci gününde , Likya ,Karya,Pisidia ve Frigya bölgelerinin kesişme yerinde ve ticaret yollarının tam merkezinde kurulan , KİBYRA Antik Kenti’ne gidiyoruz.

Kibyra; Burdur ili’ne 110 km uzaklıktaki Gölhisar ilçesinin batısındaki Akdağ kütlesinin eteklerinde, Gölhisar ovasına hakim tepeler üzerinde bulunan Likya antik kentidir. Miliaslı kolonistlerce MÖ 300’lerde Pisidia-Karya-Frigya ve Likya arasında, bugünkü Gölhisar ilçesinde kurulmuş köklü bir devlet geleneğine sahip Kibyra Antik Kenti, stadyumu, meclis binası, agorası (meydan) ile dünyanın en önemli antik kentlerinden biri olarak gösteriliyor.

MÖ 1. yüzyıldan itibaren stadyumunda gladyatörlere gösteri yaptırılan antik kentteki kazılarda üzerinde gösteri dövüşlerinin canlandırıldığı çok sayıda gladyatör frizleri bulundu. “Gladyatörler kenti” olarak da bilinen kentin stadyumuna doğru nekropol alanından geçen anıtsal bir yol üzerinde gladyatörlere ait mezarlar bulunuyor. Odeion (Müzik Evi) 3600 kişilik kapasitesiyle, halen ülkemizin sahip olduğu, antik çağlarda üzeri bir çatıyla kapatılmış en büyük yapısıdır ve iç bezemeleriyle en görkemli eserlerindendir.

Yaklaşık 3600 kişilik kapasitesi ve boyutlarıyla eski Anadolu’nun, üzeri kapalı en büyük yapısı olan Odeion’un çatısının büyük bir yangın sonucu çöktüğü, güney odasının ise bir deprem sonucu yıkıldığı biliniyor. Geç Antik Çağda çok az bir kısmı sökülen oturma sıraları haricinde tamamıyla sağlam durumda olan yapının orkestra bölümünde, kırmızı, beyaz, yeşil ve gri mermer plakalar (Opus Sectile) ile yapılan bir Medusa resmi ile bezenen zemin döşemesi bulunuyor.

Orkestranın tam merkezinde kırmızı, yeşil ve beyaz mermerlerden yapılmış, yılanlardan oluşan saçları ve insanları taşa çeviren bakışlarıyla MEDUSA figürü, yapım tekniğiyle kendi türünde bilinen tekil örnektir.

Kullanıldığı dönemde bir yangın felaketiyle işlevini kaybeden yapıda, bu felaketten en büyük zararı Medusa figürlü zemin döşemesinin gördüğü belirlenmiş olup, restarasyon için ödenek bulununcaya kadar olumsuz mevsim koşullarından korumak amacıyla mozaikin üstü toprakla kapatılmıştır.

Yine Odeion’un önünde, Geç Roma Dönemi’ne ait (M.S. 6-7 yy.) Hamam yapısı, bölümleri, ısıtma ve su sitemleriyle görülebilir durumdadır.

BURDUR ARKEOLOJİ MÜZESİ

60 binden fazla arkeolojik eseri barındıran Burdur arkeoloji müzesinde Sagalassos, Kremna ve Kibyra kazılarından çıkarılan bir çok antik eser ,heykel ve lahit örnekleri ile , antik roma, lidya ,pisidia uygarlıkları üzerine hazırlanmış sergileri gerçekten göz kamaştırcı.

Yağmurlu,güneşli kaprisli bir havada geçen 2 günlük gezi sonunda , ülkemizin dünya mirasları açısından ne kadar zengin bir ülke olduğunu görmekle birlikte , bunları tanıtmak ve tescil ettirmek yolunda yapacak çok işimiz olduğunu bize hatırlattı.

Dileyelim ki, bu yolda el birliği ile yapacağımız çalışmalar bize yeni güçler bağışlasın,

Sema ÖZGÜL
1 Mayıs 2017